Depresyon nedir?
Depresyon başka bir deyişle çökkünlük, üzüntü duygusuyla birlikte düşünce, davranış ve fizyolojik işlevlerde yavaşlama ile seyreden bir sendromdur. Depresyondaki bir kişide değersizlik, yetersizlik, sevilmeme, karamsarlık, çaresizlik, güçsüzlük, suçluluk ve isteksizlik duyguları ve düşünceleri yoğun bir şekilde gözlemlenmektedir. Depresyon, kişinin yaşama isteğinin ve zevkinin kaybolmasına, gelecek hakkında kötümser ve karamsar düşünmesine, intihar düşüncesi ya da girişiminde bulunmasına ve bazen ölümle sonuçlanmasına, uyku, yemek yeme, cinsel istek vb. gibi temel ihtiyaçlarını karşılamada problem yaşamasına neden olan bir hastalıktır.
Depresyondaki bir kişide, öz bakımda azalma, fiziksel aktivitelerde yavaşlama, alçak sesle ve yavaş konuşma, çevredeki uyaranlara karşı tepkisizlik ve huzursuzluk görülmektedir. Depresyonu olan kişilere göre zaman duraganlaşır, gelecek bir anlam taşımaz.
Depresyonun Nedenleri
Depresyon, tek bir nedene bağlı değildir. Yaşam olayları, kişilik yapısı ve beyindeki kimyasal değişiklikler, depresyona neden olan üç ana etkendir. Depresyonu tetikleyecek yaşam olayları; ev değiştirme, iş değiştirme, sevilen birinin kaybı, önem taşıyan bir ilişkinin bitirilmesi, aile veya diğer insanlarla olan çatışmalar, fiziksel veya ruhsal anlamda tükenme, yalnızlık, çocuk doğumu, çocukların evden ayrılması ve yaşın ilerlemesi olarak sayılabilir. Bütün bu tetikleyicilerin ortak özellikleri kişide, kayıp duygusunu ortaya çıkaran etmenler olduğunu söyleyebiliriz.
Depresyonun Görülme Sıklığı
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre depresyonun görülme sıklığı ortalama % 10.4 olarak bulunmuştur. Depresyon kadınlarda en çok 35-45, erkeklerde ise 55 yaş sonrasında görülmektedir. Genellikle depresyon, kadınlarda erkeklerden iki kat daha fazla görülmekte iken son yıllarda yapılan araştırmalar gelişen sosyal düzey ve kadın erkek eşitliğinin sağlanabildiği toplumlarda cinsiyet farklılığının giderek azaldığını göstermektedir.
Depresyon Tedavisi
Günümüzde depresyon tedavisinde psikoterapi yaklaşımları, psikofarmakolojik tedavi ve BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi ) yöntemleri kullanılmaktadır. Psikoterapide danışanı, depresyon ile ilgili bilgilendirmek, kişinin kendisiyle, geleceğiyle ve çevresiyle ilgili olumsuz düşünceleri üzerinde çalışmak, düşük benlik saygısını artırmak, depresyona eşlik eden psikopatolojilerle çalışmak, hastanın sosyal izolasyonunu azaltmak, umutsuzluk, çaresizlik, yetersizlik, değersizlik ve suçluluk duyguları gibi temalarla çalışılmaktadır.
Depresyon yukarıda da anlattıldıgı gibi birçok olumsuz duygunun, düşüncenin ve davranışın eşlik ettiği, kişinin işlevselliğini ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilediği, benlik saygısının ve özgüvenin düştüğü bir hastalık olarak tanımlarken biz terapistler bu süreci aslında kişinin bir nevi gelişim süreci olarak görürüz. Örneğin, sürekli çocuklarıyla ve eşiyle ilgilenen, ev işlerine kendisini kaptırmış, her gün ne yemek yapsam diye düşünen bir kadının depresyona girmesi çok manidardır. Aslında kişi artık kendi içine dönmek, kendisiyle baş başa kalmak, kendisine vakit ayırmak, anlaşılmak, kendi iç meseleleriyle yüzleşmek istemektedir. Bu içe dönüş esasen gelişime değişime ve sonrasında da dönüşüme olanak sağlar. Ve buradan çıktıktan sonra yaşamına bambaşka devam eder. Terapist ise bu süreçte kişiye yüksüz yansız ve yargısız bir şekilde eşlik eder.Terapilerimde kullandığım Bilişsel Davranışçı Terapi Depresyon tedavisinde bilişsel odaklı bir müdahale özetle şöyledir.
Örneğin;
1)Sevgilinizi kaybetme korkusu içinizi kemirip duruyor, her an yalnız kalacağınız, terk edileceğiniz endişesiyle depresif belirtiler gösteriyorsunuz. Terapinin ilk aşamasında bu korkunun altındaki olumsuz düşünceniz saptanır. “Sevilmeye layık değilim” düşüncesi bilinçdışınızdaki temel olumsuz inanç olabilir. Terapi sürecinde bu düşüncenin olumsuz duygulara, bedensel duyumlara uyumu bozan davranışlara nasıl yol açtığı tanımlanacaktır.
2)Sonraki aşamada bu düşüncelerin doğruluğu, getirisi-götürüsü değerlendirilir ve daha işlevsel ve dengeli düşünce biçimleri üretme öğretilir. “Birçok arkadaşım var ve beni seviyorlar. Ben sevilebilir biriyim. Terk edilirsem bu benim için her şeyin sonu olmayacak. Beni gerçekten sevecek, aşkı bulacağım biri her zaman çıkacaktır.” diye düşündüğünüzde işlevsel düşünceye kavuşmuşsunuz demektir.
3)Son aşamada ise “Her şeyi mükemmel yapamaz, mükemmel biri olamazsam, kimse beni sevmez.” tarzındaki maladaptif inanç ve varsayımlarınız ile “Ben beş para etmeyen biriyim.” gibi kendilik şemalarınız üzerinde çalışılarak bunları tanımanız ve değiştirmeniz sağlanacaktır.
4)İşlevsel problem çözme becerileri eğitimi, haz ve egemenlik duygunuzu geliştirecek günlük aktivite programları da BDT içinde sıklıkla kullanılacaktır.
Uzman Psikolog
Mustafa Cem Oğuz